İçeriğe geç

Görmezlikten mi görmemezlikten mi ?

Görmezlikten mi Görmemezlikten mi?

Bir Siyaset Bilimcinin Gözünden Güç, Görünmezlik ve Sessizlik

Siyaset bilimi, yalnızca devletlerin yönetim biçimlerini değil, aynı zamanda görünmeyen güç ilişkilerini ve sessizliklerin politik anlamını da inceler. Toplumun en sessiz anları, çoğu zaman en yüksek siyasal gürültülerin altında saklıdır. “Görmezlikten mi geliyoruz, yoksa görmemezlikten mi?” sorusu tam da bu sessizliğin içinden yankılanır. Çünkü her “görmeme” bir tercihtir; her “görmezlik” ise bir strateji.

Görmezlikten Gelmek: İktidarın Sessiz Aracı

Bir toplumda iktidar yalnızca kanunlarla değil, algıyla da yönetir. Görmezlikten gelmek, bu algı yönetiminin en etkili silahıdır. Devlet, kurumlar, medya ve hatta bireyler; kimi zaman adaletsizlikleri, eşitsizlikleri ya da yolsuzlukları “görmezden” gelerek düzeni sürdürür. Bu durum, iktidarın sürekliliğini sağlayan bir görünmezlik perdesi yaratır. Görmezlikten gelmek, aslında bir tür “pasif rıza” üretimidir.

Michel Foucault’nun da belirttiği gibi, iktidar yalnızca baskı kurmaz; aynı zamanda üretir, şekillendirir ve normalleştirir. Görmezlik, bu üretimin sessiz bir parçasıdır. Bir yurttaş haksızlığı fark eder ama “bir şey değişmez” diyerek susarsa, o sessizlik iktidarın yankısı olur. Peki, bu durumda suçlu kimdir? Görmezlikten gelen mi, yoksa görmemezlikten gelen mi?

Görmemezlikten Gelmek: Direniş mi, Umursamazlık mı?

Görmemezlikten gelmek, bilinçli bir eylemdir. Birey farkındadır ama tepki vermez. Bu tutum kimi zaman hayatta kalma stratejisi, kimi zaman da sistemle uyum içinde kalma zorunluluğu olarak ortaya çıkar. Vatandaş, kurumların gücüne karşı kendini savunmasız hisseder ve “görmemezlikten” gelmeyi seçer. Böylece bireysel sessizlik, toplumsal uyuşukluğa dönüşür.

Ancak bu görmemezlik her zaman pasif bir eylem değildir. Bazen de bir tür mikro direniş biçimi olarak karşımıza çıkar. Kadınlar, işçiler, azınlıklar, marjinal gruplar… Görmemezlikten gelerek iktidarın dikkatini çekmemeyi, bu sayede kendi alanlarını korumayı seçebilirler. Bu durumda “görmemezlik” bir stratejik görünmezlik halini alır. Fakat şu soru zihinlerde asılı kalır: “Bir toplumsal düzende ne kadar görmemezlik, ne kadar hayatta kalma hakkıdır?”

Kadın ve Erkek Bakış Açıları: İki Farklı Siyaset Dili

Erkek egemen siyaset dili çoğu zaman strateji, rekabet ve güç üzerine kuruludur. Erkekler için “görmezlikten gelmek”, güç oyununda pozisyon almak anlamına gelir. Sessizlik, stratejik bir silahtır. Kadınlar ise siyasal sürece daha çok katılım, diyalog ve toplumsal etkileşim üzerinden yaklaşır. Onlar için görmezlik değil, görünürlük mücadelesi esastır. Kadınlar, susturuldukları alanlarda bile yeni iletişim biçimleri yaratarak toplumsal farkındalığı canlı tutarlar.

Bu noktada siyasal iletişimdeki cinsiyet farkı belirginleşir: erkekler sessizliği stratejiye dönüştürürken, kadınlar sessizliği kırmanın yollarını arar. Bir toplum, kadınların sesiyle daha demokratik hale gelir; çünkü onların siyaset anlayışı “iktidar”dan çok “katılım” üzerine kuruludur.

İdeoloji, Kurumlar ve Vatandaşlık: Görünmeyenin Yönetimi

Her ideoloji, kendi “görünmeyenini” yaratır. Liberalizm bireysel özgürlükleri kutsarken yoksulluğu görmezden gelir; milliyetçilik birliğe vurgu yaparken farklılıkları bastırır. Kurumlar ise bu görmezliği kurumsallaştırır. Eğitim sistemi eleştirel düşünceyi değil, uyumu öğretir. Medya, gündemi seçerken kimlerin sesi duyulacak, kimlerin sesi kesilecek belirler. Böylece “görmezlik”, bir yönetim tekniği haline gelir.

Vatandaşlık, bu görünmeyen yapının içinde şekillenir. Vatandaşın görevi artık yalnızca oy vermek değil; görmek, sorgulamak ve konuşmak olmalıdır. Çünkü her “görmemezlik” bir eşitsizliğin devamına, her “görmezlik” bir adaletsizliğin kalıcılığına hizmet eder.

Sonuç: Sessizliğin Siyaseti

“Görmezlikten mi görmemezlikten mi?” sorusu, aslında iktidarın dilini sorgulamaktır. Ne kadarını gerçekten görmüyoruz, ne kadarını görmemezlikten geliyoruz? İktidarın gözleri mi kör, yoksa bizim vicdanlarımız mı seçici?

Toplumsal düzenin geleceği, bu sorulara vereceğimiz cevaplarda gizli. Çünkü siyaset, sadece yönetenlerin değil, aynı zamanda görmeyi seçenlerin işidir.

Ve belki de en devrimci eylem, sonunda “artık görüyorum” diyebilmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
tulipbet girişsplash